Yetişkinler için hikaye: Köpek
İğrenç yarı kesik kuyruğunu sağa sola durmaksızın sallarken gördüm onu. Sokağın başında ne tarafa gideceğini bilmeden tasmasını çekiştiriyor, zavallı yaşlı sahibini şaşkına çeviriyordu. Şişedibi gözlüklerinin penceresinden dünyaya bakan aciz ihtiyar kadın köpeğe ‘otur’ emri verdi, fakat köpek tınmadı bile. Arka arkaya gittikçe yükselen bir ses tonuyla gelen ‘otur’lara rağmen hayvanın oturmaya niyeti yoktu. En sonunda ihtiyar başını iki yana sallayarak apartmanın kapısına ilerledi. Köpek kapının tam önünde durdu, dışkıladı. İhtiyar oflaya puflaya cebinden çıkardığı naylon torbayla aldı pisliği, apartmana girip kayboldular.
Daha sonra sabahları gün doğarken hırlamayla karışık havlamalar, pençelerin
kapıyı tırmalama sesleriyle uyanmaya başladık. Sıcak yaz aylarının ilk gününde
apartmana girerken havlamasıyla irkildim… Hızlı adımlarla hiç bakmadan girdim
apartmana, fakat bu daha sonraki günler de devam etti. Akşam gelirken köpek
sürekli bana havlıyordu. Üç ay boyunca
her akşam, apartmana her girene havladı, hiçbir apartman sakinini yabancılardan
ayırt edemedi.
Sabahları da tabii ki karşılaşıyorduk, her sabah işe giderken sahibi ile sabah
yürüyüşünden dönüyor, aynen ilk günkü gibi, emirleri dinlemek bir yana dursun,
tasmasını amaçsızca çekiştirip duruyor, kendini arabaların önüne atıyor ve olur
olmaz yerlere dışkılıyordu. Zamanla daha beter şımarmış, iyice ipe sapa gelmez
olmuştu.
Akşamları kitap okurken de havlamalarını, hırlamalarını ve en kötüsü oynadığı
topunu duyuyordum. Topun yere vuruşunu en ince detayına kadar beynimin en mahrem yerlerinde
duyumsuyordum. Buna daha fazla dayanamayacaktım
.
Bir sabah, ben işe giderken, onlar da sabah yürüyüşlerinden dönerken tüm
cesaretimi toparlayarak yanlarında durdum ve ‘Günaydın’ dedim.
Sahibi selamladı beni. Tüm cesaretimi toparladım.
‘Köpeğinizden rahatsızlık duyuyorum, her akşam oynadığı top tepemizde
yankılanıyor’.
İnce, soluk yüzünün tüm kasları gerildi, köpeğe merhamet saçan bir bakış attı.
Onu olduğundan şirin göstermek için yapmayacağı yok gibiydi. Etrafındakilerin
köpeği onun kadar sevmemesinin ne kadar adaletsiz olduğunu belli eden bir ses
tonuyla:
‘Ah’ dedi. ‘Fakat Sambal iyi bir köpektir, çok iyi eğitimlidir.. Alakası
olamaz’.
Konuşmasının yavaşlığı, bakış ve tavırlarından kadında zeka geriliği olduğuna
kanaat getirdim. Bu konuşmayı uzatmanın anlamsızlığını çaresizlikle farkettim.
‘En azından akşam saatlerinde topla oynamasına izin vermeyin lütfen!’
Diyerek yoluma devam ettim.
Daha sonra topun sesini bir daha duymadık. Sabah yürüyüşlerinden dönerken
onları yine görmeye devam ettim, her seferinde ihtiyar kadın ‘Otur’, ‘Zıpla’
gibi komutlar vererek köpeğinin maarifetlerini göstermeye çalışıyordu. Her
seferinde aptal köpek onu tınmıyor, sanki dalga geçer gibi dili dışarıda sağa
sola saldırıyor, yanlarında geçen bir kadının eteklerine takılıyor ya da
kaldırıma pisliyordu.
Kadın çaresiz görünüyor fakat köpeğe herhangi bir ceza da vermiyordu. Bu
kadın kesinlikle gerizekalı olmalıydı. Esasında etraftaki diğer yaşlılardan
farklı olduğu da söylenemezdi. Yaşına rağmen kendine iyi bakarak elden ayaktan
düşmemişti. Senede birkaç defa çocukları onu ziyaret geliyordu, bunun dışında
pek bir ziyaretçisi yoktu. Yalnızlıktan rahatsız olduğu için köpek aldığını
zannediyorum, belki de hırsız korkusundandır.
Diğer dairelerde oturan genç ya da yaşlı birçok komşunun da köpekleri var,
fakat bu kesinlikle başka, bambaşka. Beni sakın bir köpek düşmanı zannetmeyin,
aksine çok severim köpekleri. Akıllı av köpeleri, tanıdık ve diğer akrabaların
Rus teriyelerini, cesur bekçi kangallarını hep takdir ettim. Fakat bu köpeğin
sevilecek hiç bir yeri yok; bir kere çirkin. Bu hayvan, kulakları, özensizce
yapılmış bir badana gibi duran kahverengi lekeleri, sağa solan sallanan ne uzun
ne kısa kuyruğuyla tam bir ucube. En kötüsü eğitilmeye müsait olmaması. Hangi
insan böyle bir yaratığa bakıcılık eder ki? Tatil günlerimde günde altı defa
yakındaki parka gezmeye çıktıklarını farkettim. Bu pire torbasını günde altı
defa geziye çıkaracak, yedirip içirecek, üzerine bir de kaldırımdaki bokunu
temizleyecek bir insan kesinlikle gerizekalı olmalıydı, kadına ‘Köpeğin
hizmetçisi’ lakabını taktım.
İşyerindeki arkadaşlarım çözüm yolları önermeye başladılar beni bu sorundan
kurtarmak için. ‘Bir parça süngeri al, et suyuna yatır, kurut sonra yağda
kızart ve balkonlarına fırlatıver. Köpek akşamı çıkartamayacak.’ ya da ‘Yarım
sosis içine sote uyku hapları… Bire bir…’. Vicdansız iş arkadaşlarımın
önerilerine kulak asacak kadar hayvan düşmanı olmasam da bilinç altımın bir
yerlerinde komşumu bu kendini bilmez hayvanın zulmünden kurtarmak için planlar
kurmuş olmalıyım ki rüyalarımda bu önerilerin hepsini teker teker uyguluyor,
köpek sesiyle uyanmama rağmen bu rüyalarımdan dolayı utanıyordum.
Ahım fazlasıyla tutmuş olmalı ki köpek ertesi yıl, sabrım sınırlarını kat kat
aşmışken sahibinin elinden fırlayıp kayboldu ve bir daha bulunamadı. Eve gidip
gelirken direklerin üzerinde boş duvarlarda köpeğin boy boy posterlerini
gördüm: Köpeği bulanların ödüllendirileceği yazıyordu posterlerde. İlk zamanlar
köpeği aramak için evden çıkan üst komşum, yani köpeğin eski hizmetçisi,
zamanla ortalarda görünmemeye başladı. Herhangi bir ses değil, bir fısıltı bile
gelmiyordu üst kattan.
Tüm cesaretimi toplayıp aylar sonra bir öğleden sonra yukarı çıktığımda komşumu
geceliği içinde, en az 20 yaş ihtiyarlamış buldum. Gözlerinin altındaki
torbalar o kadar şişti ki gözlerini zor görüyordum. Yüzünün geri kalanı
zayıflamış, elmacık kemikleri çıkmış, derisinin rengi daha da solmuştu. Köpeği
için üzüldüğümü, yapabileceğim bir şey varsa çekinmeden iletmesini söyledim.
Kendisi için artık hiç birşey yapılamayacağını ima ederek postaladı beni,
şaşırmış görünmüyordu, belki de umursamıyordu artık hiçbir şeyi.
Biçimsiz bir pire torbası, eğitim alması imkansız bir bok çuvalı bir insan için
nasıl bu kadar önemli olabilir? Bu kadınınki aptallıktan kaynaklanan bi körlük
mü, yoksa bilgelik mi?
İnsan herhangi bir varlığın dış dünyaya yansımasının altındaki anlamnı nasıl
bulabilir? Ya da insan bir canlıyı tüm olumsuz, çirkin ve pis sıfatlarına
rağmen sevebilir mi? Eğer bunun yanıtı evet ise sevgi nedir, birine ya da bir
şeye ne olursa olsun katlanmak mıdır? Eğer bir köpeği güzel, akıllı ve eğitimli
olduğu için seviyorsam bu gerçek sevgi midir? Eğer değilse çile çekmek sevmek
gibi hayati bir ihtiyaç mı? Köpeğin onun için ne ifade ettiğini bulmak için
neler vermezdim. Ama önce komşumu kurtarmalıydım.
Sahipsiz köpeklerin bulunduğu bakım evinin kapısından birbuçuk aylık kırma
bir köpekle çıktım. Komşumun kapısına köpeği bir sepet içinde bırakıp zili
çalarak kaçtım.
Ertesi sabah erkenden yeni sahibiyle dolaşmaya çıkan komşum beni mutlu bir
günaydınla selamladı. Hizmetçisi beyaz saçlarını özenle taramıştı ve elinde bok
temizlemek için bir torba vardı.
Comments
Post a Comment