Ücretsiz çocuk kitaplari: La Fonten’e alternatif bir bakış


Uzun yola gideceksiniz ve el bagajı ile seyahat ediyorsunuz.

Yeriniz kısıtlı ve yanınıza kitap alamıyorsunuz.

Yaşadığınız yerde Tϋrkçe kitap bulmanız imkansız.

O zaman aşağıdaki hikayelerin çıktısını alıp kullanabilirsiniz.

Bu hikayeler Tϋrkçe dışında bir dil kullanan oğlum için yazıldı yani Tϋrkiye’de bϋyϋyen çocuklar için kolay olabilir.

Pedagog falan değilim, kafama göre yazdım, çocuğunuza gelebicek zarardan sorumlu değilim.

Tavşan ile kaplumbağa


Kaplumbağa gezmeye çıkmış. Yavaş yavaş yϋrϋmϋş yollarda. Kaplumbağa yavaş yϋrϋrmϋş ama yorulmak nedir bilmezmiş.

Onu bir tavşan görmϋş.

‘Kısacık bacaklarınla ne kadar da yavaş gidiyorsun.’diyerek kaplumbağa ile alay etmiş.

Kaplumbağa: Sen daha hızlısın ama yarışta ben seni geçerim’ demiş.

Tavşan kaplumbağanın sözϋne çok gϋlmϋş.

‘Ne kadar da komiksin’demiş ona.

Bunun ϋzerine kaplumbağa:
‘Hemen şimdi yarışalım da gϋnϋnϋ göstereyim sana ‘demiş.

Yarış başlamış.

Kaplumbağa hiç vakit kaybetmemiş. Yolda oyalanmamış.

Tavşan kendine çok gϋveniyormuş. Yolda ne bulursa yemiş. Sonra da uykusu gelmiş.

Yolun yarısına gelince biraz uyumaya karar vermiş.

Kaplumbağa nasıl olsa çok geride kaldı diye içi rahatmış.

Bir ağaç altında tavşan uykuya dalmış.

Uyandığında kaplumbağanın yarışı neredeyse tamamladığını görmϋş.

Hemen koşmaya başlasa da yetişememiş.

Kaplumbağa yarışı kazanmış.


Bϋtϋn hayvanlar onu kutlamışlar.

Ağustos böceği ile karınca

Ağustos böceğinin en sevdigi mevsim yaz mevsimidir.

Bu mevsimde cır cır öter.

Bir ağustos böceği gitar çalmayı da bilirmiş.

Bir yaz sabah erkenden kalkmış, elini yϋzϋnϋ yıkamış.

Kahvaltısını etmiş, dişlerini fırçalamış.

Sonra gitarını eline almış ve bir şarkı söylemeye başlamış.

Sesini çalışan karıncalar duymuş.

Gitarla çaldığı şarkıyı çok beğenmişler.

Ona eşlik etmişler.

Ağustos böceği sonbahara kadar çalışan karıncalar için besteler yapmış

Karıncalar da yemeklerini onunla paylaşmışlar.

Kış geldiği zaman havalar soğumuş.

Artık gϋndϋzler kısalmış geceler uzamış.

Ağustos böceği ϋşϋmeye başlamış.

Karınca arkadaşları bir gϋn onu yuvalarına çağırmışlar.

Sana bir hediyemiz var.’ demişler.

‘Karda kışta soğukta kalmanı istemiyoruz.’

‘Gelecek yaz yine bizi şarkılarınla neşelendirmeni istiyoruz.’

‘Sana yuvamızda çok gϋzel bir oda yaptık.’

‘Kışı bizimle gecirir misin?’

‘Hem bϋtϋn gϋn evde otururken canımız sıkılmaz. Yiyeceğimizi seninle seve seve paylaşırız, yeter ki 
bizim için gitar çal ve birlikte şarkılar söyleyelim’.

Ağustos böceği  karıncaların teklifini memnuniyetle Kabul etmiş.

Yıllarca birlikte mutlu yaşamışlar.


Iki inatçı Keçi

Bir yaz gϋnϋ  bir beyaz keçi gezmeye çıkmış.

Hava gϋneşliymiş. Kuşlar cıvıldıyormuş.

Beyaz keçi kırlarda koşup oynamayı çok seviyormuş.

Biraz ileride bir siyah keçi de gezmeye çıkmış.

Gϋneşli havanın zevkini çıkararak dolaşmış yollarda.

Iki keçi de hoplaya zıplaya bir dereye gelmişler.

Derenin ϋzerinde ağaç kϋtϋğϋnden bir köprϋ varmiş.

Beyaz keçi keçi derenin bir yanından, siyah keçi öteki yanından köprϋye çıkmış.

Dereden gϋrϋl gϋrϋl su akıyormuş. Derin bir dereymiş.

Iki keçi de birbirine yol vermeyi dϋşϋnmemiş.

Ikisi de dereyi önce geçmek istemiş.

Beyaz keçi  ‘önce ben geldim’ diye dϋşϋnmϋş.

Siyah keçi de de beyaz keçiden önce geldiğini dϋşϋnϋyormuş.

Iki keçi köprϋnϋn ortasında karşılaşmışlar.

‘Çekil önϋnden de geçeyim.’demiş birisi.

‘Hayır sen çekil’demiş diğeri.

Boynuzlarını birbirlerine toslamaya başlamışlar.

Ikisinin de yol vermeye niyeti yokmuş.

Iki inatçı keçi boynuzlarını birbirine vururken dengeleri bozulmuş.

Ayakaları kaymış.

Dereye yuvarlanmışlar.

Derenin  suları ikisini de alıp götϋrmϋş.

Derenin suları ikisini de bir kumsala atmış.

Zar zor canlarını kurtarmışlar.

’Özϋr dilerim yanlış davrandım.’demiş beyaz keçi.

’Ben de hatalıydım özϋr dilerim’demiş siyah keçi.

Birlikte otlaya otlaya evlerine giden yolu bulmuşlar.


Bir daha da inatçılık etmemek için söz vermişler.


Karga ile Tilki


Bir gϋn bir karga piknik yapan insanların sandviçinden dϋşmϋş bϋyϋk bir parça peynir bulmuş.

Sonra bir ağaç dalına konmuş.

Peynirin kokusunu bir tilki almış.

Hemen karganın oturduğu dalın altına gelmiş.

‘Ne yapıp etsem de bu peyniri çalsam.’ Diye dϋşϋnmϋş.

Aklına kurnaz bir fikir gelmiş.

Kargaya seslenmiş:

Karga kardeş tϋylerin ne kadar da parlak.

Ne kadar gϋzel bir kuşsun sen.

Eğer sesin de kendin kadar gϋzelse kuşların kraliçesi olursun.

Keşke bir şarkı söylesen.

O zaman o gϋzel sesini duymuş olurum.

Karga tilkiye kuşkulu gözlerle bakmış.

Hemen oradan havalanıp yuvasına uçmuş.

Eşi ve çocukları onu bekliyormuş.

Peyniri hep beraber yerken başından geçenleri anlatmış:

‘Geçen gϋn Nebahat’in peynirini çalan tilki ile karşılaştım.

Gϋya bana şarkı söyletecek de elimdeki peyniri kapacak.

Ne kadar da yağcı ve yalaka bir tilki.

Ona hiç yϋz vermeden kaçtım oradan.

Çocuklarım, durduk yere size övgϋler dϋzen yağcılarla karşılaşırsanız dikkatli olun.

Hemen  uzaklaşın böylelerinin yanından.

Biz kargalar pek gϋzel değiliz.

Sesimiz de belki çok iyi değildir.

Herkesin sözϋne kanmayız.

Her söylenene inanırsanız başınıza olmadık işler gelir

O yϋzden size söylenen hiç bir şeyi önce bir dϋşϋnmeden kabullenmeyin.

Tilkiye inanıp ağzımı açsaydım o peynirimizi kapacaktı.

Biz aç kalacaktık. Aklımı kullanmam sayesinde yuvamızda peynirimizin tadını çıkarıyoruz.

Comments

Popular posts from this blog